22 Kasım 2007 Perşembe



ÖĞRETMENLER GÜNÜMÜZ

Neden mi bugün yazıyorum, aslında yarın yani 24 Kasım Öğretmenler Günü ama malum yarın cumartesi ve tüm öğrenciler bugünden kutlayacaklardır. En azından benim oğluşum bugün kutlayacak :) Dün öğretmenimiz için hediyemizi de aldık. Açıkçası; hediyeyi aldım ama kendim öyle beğendim ki, yoksa bu benim mi olsa, öğretmenimize başka bir şey mi alsam diye düşünmedim değil :P Minik cadım Diloşum da hediyenin paketine göz koydu. Abisine “Buyak sen hediyeni al içinden, bende kutusuyla oynayım” bile dedi. :D Ne hediyemi aldık, tek sıra telkariden oluşan zarif gümüş bir kolye. Hediye paketinin içine oğlum kendi el yazısıyla tebrik masajı yazdı. Birde netten güzel bir şiir bulduk, kısmetse bu şiiri öğretmenine okuyacak. Bakalım hazırlığımız böyle ama umarım öğretmenimizde beğenir. İşte şiimiz;

ÖĞRETMENİME

Sözlerin ışık bize,
Örneksin hepimize.
Saygı, teşekkür size...
Sevgili öğretmenim.
Sen bahçıvan,biz gülüz.
Çiçek açar büyürüz,
Aydınlığa yürürüz,
Sevgili öğretmenim.
İyiliğe el sensin,
Güzelliğe dil sensin,
Doğruyu öğretensin,
Sevgili öğretmenim.
Yolun sevgiden yana,
İçeriz kana kana,
Saygımız sonsuz sana,
Sevgili öğretmenim.

İkinci sınıfa giden bir çocuğun okuyabileceği, güzel bir şiir. Her ne kadar Burak derslerle haşır neşir olmaktan pek hoşlanmasa da bu şiir ve hediye verme işine pek heveslendi. Bakalım bugünü nasıl geçecek..

Hem bahsetmişken yakışıklı meleğimin birde resmini ekleyivereyim ;)
Bu arada; tüm öğretmenlerimizin ve kendiside bir öğretmen olan dostum Fatmazehra’mın da bu özel gününü kutluyorum. Bakalım onun öğrencileri onun için ne gibi hazırlıklar yapmışlar . Ah ahh şimdi öğretmen olmak vardı :)

19 Kasım 2007 Pazartesi

Kolay Pizza [Hazır Yufkadan]



Malzemeler :


4 adet yufka
1.5 su bardağı süt

½ paket margarin

2 adet yumurta

½ bardak ketçap

200 gr. Kaşar peyniri

İstediğiniz miktarda ve çeşitte salam,sucuk, sosis gibi pizza üstü malzemesi

2 adet domates

1 adet sivribiber

bir miktar zeytintuz, karabiber

arzuya göre kekik


Yapılışı :

Tepsiyi yağladıktan sonra yufkalardan birini bütün olarak tepsiye yayın. Kalan üç (bizim burada yufkalar çok incecik bu nedenle 3 yufka kullandım ama yufkalarınız kalın ise 2 yufkada yeterli) yufkayı elinizle yada bıçakla küçük küçük parçalara ayırın. Düzgün bir yüzey oluşturacak şekilde alttaki yufkanın üzerine yerleştirin.Margarini eritip süt ve yumurtalarla çırpın. Bütün yufkaları ıslatacak şekilde gezdirin. Ketçabı hafif sulandırarak yufkaların üzerine yayın. Domatesleri soyup kuşbaşı doğrayarak yerleştirin. Kalan bütün malzemeyi zevkinize göre kesip pizzanın üzerine ekleyin. Üzerine tuz, karabiber, kekik serpin ve fırına koyun.. 200 derecede bir miktar pişirip çıkarın. üzerine kaşar rendesi serpin ve tekrar fırına sürün.. Aslında en başta kaşar serpilmesi tarif edilmiş ancak ilk denememde yufkalar iyice pişene kadar kaşarlar çok kızarmıştı. Bu nedenle ben bu şekilde yapmaya başladım. Daha sonra fırından çıkar çıkmaz, orta boy üçgenler halinde keserek servis yapabilirsiniz. Umarım dener ve beğenirsiniz..

Afiyet olsun..

17 Kasım 2007 Cumartesi

İrmik Helvası (Anneciğimin Tarifi)


MALZEMELER :
125 gr margarin
2 su bardağı irmik
2 su bardağı toz şeker,
2.5 bardak süt
1 paket vanilya,
Bir miktar iç fıstık,

YAPILIŞI :
Yağ eritilerek, içine bir miktar fıstık konulup kavrulur. Fıstıkların üstüne irmik eklenir ve rengi helva kıvamına gelene kadar kavrulur. Diğer tarafta süte şekerin yarısı ilave edilip, kaynatılır ve en son olarak vanilya katılır. Ardından irmikler kıvama gelince üzerine kaynamış şekerli süt eklenir (yalnız; eklerken sıçramaya karşı tedbirli olunmalı, yoksa bir yeriniz yanabilir) ve şöyle bir karıştırılıp, üzerine kapak kapatılır.Ocağın altı kısılır ve sütü bir miktar çekmesi beklenir.5 dk. Sonra kapak açılır ve arta kalan toz şeker üzerine serpilip karıştırılır. Kısık ateşte ara ara karıştırarak şeker helvaya iyice yedirilir. Tane tane olabilmesi için ocak kapatılır ve 15 dk. kadar demlenmeye bırakılır..Ardından arzuya göre üzerine Hindistan cevizi ile süslenerek servis yapılır. Ben kepçeye doldurup tabağa ters çevirerek servis yaptım artık orası size kalmış..

Afiyet Olsun..

16 Kasım 2007 Cuma

Gel de Al Emanetini!!


Bu şiir sanadır iyi dinle...
Dinle ki, Bana dair ne varsa ve ne varsa yalan yanlış yaşadığımız... Herşey, ama herşey yüzleşecek bu mısralarda...
Bugün haber aldım senden...
Defalarca çarpıp nefretin kapılarını, sokaklara vurdum kendimi... Serseri kaldırımlar ayağıma dolaştı...
Yalanlarla soğuttum yüreğimi...
Kahrettim, kan kustum, ama hep sustum...!
Bilir misin kaç kereler seni düşünüp de, gizli gizli ağladım...
Sen ki celladı olmuştun hayallerimin, umutlarımın katili...
Ve genç bir ömrün acımasız azraili...
Her gece çalıp rüyalarımın kapısını, beni dirhem dirhem öldürdün...!
Dünyayı dar edecektim sana, önümde diz çöküp yalvaracaktın... Bensizliğin acısı oturduğunda içine...
Yokluğum ilmek olup dolandığında boynuna, ipini çekecektim...
Olmadı, yapamadım...!
Bilir misin kaç kereler seni düşünüp de, sana içtim...
Şerefine değil, şerefsizliğine...
Ben seni mi sevmiştim...!
Sabahlara kadar ağlayıp kuruttuğumda göz yaşlarımı Kimse sormadı halimi...
Kimse acımadı...
Şarkılarla dertleştim bir başıma...
Unuttum deyip kutladığımda sensizliği Silmek için gözyaşlarımı aynaya her baktığımda,gözlerimde seni buldum...
Başucuma resmini koydum
Nasıl da acımasızdı bakışların, nasıl da zalim...
Ben seni mi sevmiştim...!
Kırık dökük bir bahar mı kalacaktı senden geriye...
Ve ihanetin hiç dinmeyen sancısı...
Seni benden çalacaklar mıydı...
Bir kuş gibi uçup gidecek miydin yüreğimden,
Bir daha dönmeyecek miydin...
Hangi kahbe kurşunla bitti bu mavi sevda....
Ağlamak neyi değiştirir ki...
Herşey bitti artık herşey bitti, Sen hayallerimin celladı... Umutlarımın katili ve zavallı bir ömrün acımasız azraili...
Beynimdeki tek kurşunla vurdum kendimi...
Gelip alabilirsin emanetini !!!

Şebnem KISAPARMAK

Aşkı Yazarken Bazen Ellerim Acıyor Tıpkı Yüreğim Gibi


Kaçtıkça o beni kovalıyor.''Bir daha aşka dair yazmayacağım!
Bana aşkı yazdırmayın!'' diye düşünsemde,ya aşk beni buluyor,ya da aşıklar.
Ya aşk vuruyor yüreğime yada yüreğimde aşk acıyor...
Bu sefer ''aşk cinayetleri'' başlıklı haberler takıldı gözlerime ve yüreğime.
Neredeyse hergün gazete köşelerine yansıyor aşk cinayetleri.Yazık...
Hem kızıyorum hem üzülüyorum.Aşkından intihar edenlere de katil olanlara da...
Ölenlere de kalanlara da...Yakanlara da yananlara da...
Aşk zehir olmamalı...Aşk gibi bir duyguyla ''cinayet'' gibi bir kavram yanyana yakıştırılmamalı..
Sevdiğinin canını alan bir insanın sevgisine kim inanabilir?
Evladını boğarak öldüren bir annenin sevgisi ne kadar sevgi ise,aşk cinayeti de o kadar aşk tır...Aşk su gibi hayat vermeli insana.
Ama zehir oluyor bazılarına!...Neden?
Ne yaşamayı öğretebiliyoruz,ne de sevmeyi...
Ne mutluluğu anlatabildik,ne de imtihanı...
Ne hayatı anlatabiliyoruz.ne de ölümü...
Yaşamı,sevmeyi,mutluluğu,imtihanı,hayatı ve ölümü anlayan birinden ''aşkı'' anlamasını beklemeye hakkımız yok...
Herşey birbirine karıştı...
Anlayacağınız şudur ki;kavuşmak için sevilmez!!!...
Bilmelisiniz ki ''kavuşmak'' kadar ''özlemek'' de güzeldir.
Kimbilir belki ''aşkın kendisi'' kavuşmaktan daha güzeldir?
Ve şunu asla unutmayın!Kulak verin bu seseAşk bilekte yaşanmaz,yürekte yaşanır..
Yürekte yaşanan aşk,kavuşamadığını kırmaz...Kıramaz...
Çünkü kıyamaz''Mangal gibi yürek''derler ya...
''Aşk''içinde mangal gibi bir yürek lazım,yumruk olmuş bir bilek değil!!!Hatırlarsınız belki o sahneyi''Gönül Yarası'' filminde Meltem Cumbul,sözlerini anlamadığı ama yüreğini titreten şarkıya ağlarken ''abi,bu türküye ağlamak için bilmek mi gerek?'' diyordu,çok beğenmiştim o sahneyi...
Aşk'ta öyle bir duygu işte...
Anlayamaz,anlatamazsınız...
Ağustos sıcağında üşümek,kış soğuğunda terlemek gibi...
Aşk'a dair yazmayacaktım ama yinede yazdım.
Aşk yazılacak bir duygu değil.Yazılamaz,yaşanır.Aşkı yazmakta zor,yaşamakta...
Allah yaşayanlara sabır versin.
Aşkı yazarken bazen ellerim acıyor...
Tıpkı yüreğim gibi...
"Can Yücel"

12 Kasım 2007 Pazartesi

Bu blog gökten indi :))


Hoşgeldiniz, Sefalar getirdiniz...

Nereden başlasam, ne yazsam :P Efendim gökten inen blog olurmu demeyin, bu blog bana gökten indi resmen :) Sağolsun FZ’em namıdiğer (kızının şivesiyle) Patma Zihla , aç parantez; Shekurem tarafından açılarak bana teslim edilmiş bulunuyor. Kendisi son zamanlarda hamaratlığı ile tanınıyor olup; baktı ki; benden kimseye hayır yok, tutup bana birde blogspottan blog açmış. Anacım ben forum sitemize bakmaya zor zaman buluyorken, dedim hoppalaaa :p ama laf aramızda galiba ben burayı sevdim :p hatta blogspot hoşuma bile gitmeye başladı deerrmişim. şşşttt kimse duymasın hehe :D Neyse blogspotu da yavaş yavaş çözmeye başlıcam.. Beni şimdilik böyle idare ediverin anacım. Patma Zihla seni seviyom kııız, ellerine sağlık çok thanks yane.. Muckssssss..

9 Kasım 2007 Cuma

Neyi Erken Yaşadıysam, Hep Ona Geç Kalıyorum..!

Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum
Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri
Efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı,
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
Seni içimden terkediyorum
Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanılgımdın
Yandığımdın
Yangındın
Sensizliğe yenilmek Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum
Şimdi İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan İki yarım kaldık Tamamlayamadı k bizi
Elinden tutamadık yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum
"Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?
Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda
"Ya öldür beni"dedim
Ya da git benden
İçi bulanık bir sevdanın ucunda Seni kaybettim
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yârini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden...
İçimden...
Terkediyorum. .!

8 Kasım 2007 Perşembe

Gitme Desen


Kadın başını kaldırıp baktığında, titredi adam.
İlk kez bir uçurum görmüştü sevdiği kadının gözlerinde ve düştüğünü hissetti birden içine.
Çünkü daha önce hiç böyle bakmamıştı sevdiği kadın kendisine.

Sonrasında başını eğdi kadın ve “sana bir şey söylemek zorundayım, yalnız bana üzülmeyeceğine dair söz vereceksin” dedi!
Ancak sesinin tonunda ki titreme, adamın yüreğini çoktan ateşe vermişti bile

Dinliyorum derken yüreğinden bir şeylerin koptuğunu ve havada hüzün kokusunu hissetti... Masaya çöken sessizlik, ardında ki fırtınayı belli ediyordu.
Başını denize çevirdi kadın ve usulca “biliyor musun ne zaman denizi seyretsem sen gelirdin aklıma”! Adam “artık gelmiyor muyum” diye sorduğunda aynı uçurumu yeniden gördü sevdiği kadının gözlerinde ve ilk gözyaşı usulca kirpiklerine ulaştığında, gözyaşları çoktan aleve dönmüştü bile…

“Hatırlıyor musun” diye sordu kadına, “eskiden hüzünlensem beni neşelendirmek için bir şeyler yapardın, oysa şimdi ağlıyorum ve sen kımıldamadın bile”!
Başını önüne eğdi kadın, büründüğü sessizlikse adamın canını acıtacak kadar ağır bir cevap olmuştu.

“Bize ne oldu?” diye sordu. Kadının gözleri denize çevrili, sesinde kutup soğuğu “bize ne olduğunu bilmiyorum ama sanırım aşkımıza bir şeyler oldu”!
Genç adam donup kaldı, aşka ne olmuştu ve olanı neden görememişti?
Ben seni çok seviyorum derken kadına, gözlerine söz geçiremiyordu artık!
Gerçekten genç kadını çok seviyordu! Peki, bu kadar severken sorun neydi? “Artık beni sevmiyor musun?” diye sordu. Kadın bilmiyorum dedi ve usulca kalktı oturduğu yerden ve adamın yanına oturup gözlerime bak dedi. Genç adam bakamıyordu, ilk kez korkuyordu! Kadın ısrar etti, adam baktığında kadının ağladığını gördü ve o gün ilk kez hiddetlendi, herşeye rağmen onun ağlamasına dayanamazdı, sakın dedi, sakın ağlama, bitecekse bile söz verdiğimiz gibi bitsin …

Biteceğini anladın demek dedi genç kadın. Evet anladım. Çünkü ben senin gözlerini bakışlarını çok iyi tanıyorum ama neden olduğunu anlayamadım. Neden bitiyor?

Kadın sanırım senin sevginden eziliyorum ve seni beni sevdiğin kadar sevemiyorum, geçmişimde ki acılar buna izin vermiyor beni bağışla lütfen dedi. Sevildiği kadar sevmemek üzebilir miydi insanı? Üzülüyorsa o da sevmiş olmuyor muydu? Sevmese umursamaz olmaz mıydı? Peki, seven gidebilir miydi? Bu düşünceler içindeyken genç kadına dönüp seni anladım dedi.
Bir şeyi bilmeni istiyorum diye devam etti. Belki bu seni üzecek ama söylemeye mecburum.

“Aşk cesur yüreklerin işidir, korkulu yüreklerde gerçek ışığını bulamaz” Kadın bana bunu yapma derken, adam usulca kalktı yerinden ve ben sana seni sevmekten başka bir şey yapmadım, yapmıyorum, sana bir şeyler yapıyorsa korkuların yapıyor!

İlk kez huzurluydu belki de adam. Masadan sigarasını aldı usulca ayağa kaltı ve genç kadının gözlerinin içine bakarak seni seviyorum ve hep seveceğim ama sana gitme demeyeceğim. Çünkü gitme dememi gerektirecek bir şey bırakmadın, bu aşk sadece benim cesaretimle ve benim sevgimle yürümez. Aşk beraber yürümektir ve iki kişi yaşanırsa güzeldir. Genç kadın öylece kaldı masada. Adam arkasına bakmadan yürürken, başlayan yağmur akan gözyaşlarını saklamak ister gibi yağıyordu.

Yıllar sonra adam aynı yere gene geldi, hayret hiç değişmemişti, oturdukları masa eskimiş ama aynı yerde öylece duruyordu. Gözlerine çöken o kesif hüzünle masaya doğru yürüdü sandalyeye oturduğunda, masada gördüğü yazı yıllar sonra onu tekrar ağlatmıştı.

Masada şunlar yazıyordu
“Sana öyle baktığım için çok pişmanım, sonraki günlerde anladım ki, o bakışlar yüreğimin değil, dediğin gibi korkaklığımın bakışlarıymış. Şimdi çok cesurum ama sen yoksun ve ben senin sevdandan korktuğum için özür dilerim! Ancak anlayamadığım tek şey, bana neden gitme kal demediğin oldu” Adam yazının altında ki tarihe baktı, iki yıl önce yazılmıştı. Yani ayrılıktan bir yıl sonra.

Altına şu yazıyı ekledi ve bir daha dönmemek üzere oradan ayrıldı.

“Gitme desem de gideceğini biliyordum, işte o acıya dayanamazdım ve o acıyla, aşkım yaşayamaz ölürdü!
Aşkım ölmesin diye gitme demedim, diyemedim!"

Aşk Üstüne


Aşk Üstüne Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..
iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.
Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.
İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir.
Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"Peki o ne yaptı" deme.
Herkes kendinden sorumludur aşkta.
Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin.
Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu.
Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.
Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.
Yine içeceksin rakını balığın yanında.
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.
Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.
Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.
Elbet bitecek güneşe hasret günler.
Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor.
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor.
Çünkü bence şimdi herkes gibisin.
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice,
Anladım ki sen de herkes gibisin.
Büsbütün unuttum seni eminim.
Maziye karıştı şimdi yeminim.
Kalbimde senin için yok bile kinim.
Bence sen de şimdi herkes gibisin

Nazım Hikmet